‘TFF 2. Lig’ Kategorisi için Arşiv


Uzun zamandır takımım Bozüyükspor’la ilgili birşeyler yazmıyordum. Aslına bakarsanız, şimdi vereceğim haberi okuyana dek böyle bir niyetim yoktu. Haber şu, Bozüyükspor’un gelecek vaat eden oyuncularından 1988 doğumlu Ahmet İlhan Özek Manisaspor’a transfer olmuş.

20 Mayıs 2009’da kendisi hakkında şöyle bir yazı yazmış ve TSL göreceğine dair inancımı belirtmiştim. Bana kalırsa, bu sezon geçen sezonki kadar etkili değildi. Gerek takımdaki ekonomik problemler ve gerekse kadro yapısının bir türlü oturmaması diğer her oyuncuyu etkilediği gibi Ahmet İlhan’ı da etkiledi ve Ahmet geçtiğimiz sezona kıyasla vasat sayılabilecek bir performans sergiledi.

Ahmet İlhan Özek, Manisaspor’un 2010-2011 sezonu için yaptığı ilk transfer oluyor. Ahmet’in Aydın’lı olduğunu düşünürsek yöreye alışmakta zorluk çekmeyeceğini öngörebiliriz. Öyle zannediyorum ki bu transferde genç futbolcular konusunda ciddi bir birikime sahip olan Manisaspor teknik direktörü Reha Kapsal’ın payı var.

Bozüyükspor, bu sezonla birlikte TFF 2. Lig’deki 3. yılını tamamlayacak. Bu 3 sezon içerisinde 3 oyuncusunu TSL’ye ihraç etti. Gençlerbirliği’ne satılan Mehmet Akyüz ilk ihracımızdı. Sezon başında Onur Bayramoğlu Beşiktaş’a transfer oldu. Ligdeki durumumuza bakınca “ne uzar, ne kısalır” bir görüntü ortaya çıkıyor ama TSL’ye yapılan ihraçlar konusunda bu denli başarılı bir TFF 2. Lig kulübü olduğunu zannetmiyorum. Hele ki o takımın daha 5 yıl önce amatör kümede oynadığını düşünürsek.


Antalyaspor, özellikle amatör düzlemde ciddi bir örgütlenmeye sahip. Bu örgütlenmenin sonucunda çıkan bir sürü yıldız şu an, TSL başta olmak üzere birçok ligi ve takımı şenlendiriyor. Bu futbolculara örnek olarak; Burak Yılmaz, Uğur Yasan, Mehmet Eren, Onur Tuncer ve Ali Öztürk’ü gösterebiliriz.

Ali Öztürk, çok genç bir yaşta Antalyaspor altyapısında parladı. Rivayetlere göre yeteneği daha 14-15 yaşlarındayken Hagi’nin kulağına gitmeye başlamıştı. Antalyaspor gençleriyle çıktığı bir maçta oyuna sonradan girip attığı 3 gol adeta kaderini değiştiriyordu.

Ali Öztürk’ün kaderini değiştiren bir başka olaysa Beşiktaş’a transfer olduğu dönemde yaşandı. Geçtiğimiz yönetimde görevde bulunan Sinan Vardar’a Antalyaspor’un yaklaşık 20 bin Dolar borcu vardı ve Antalyaspor yöneticileri bu borcun karşılığında Ali Öztürk’ü bonservisiyle birlikte Beşiktaş’a verdi.

Ali Öztürk, Beşiktaş altyapısına katıldığında takımın başında Mircea Lucescu bulunuyordu ve hepimizin bildiği gibi Rumen Hoca, genç futbolculara pek fazla şans tanımıyordu. Ali Öztürk, yetenekleri yöneticiler tarafından kabul edilse ve üstüne düşülse dahi hak ettiği şansı bulamadı ve bir türlü gelmeyecek sırasını beklemeye başladı.

2002-2003 sezonu şampiyonu Beşiktaş oldu. Şampiyon kadroya nokta transferler yapmayı planlayan Serdar Bilgili yönetimi, Gençlerbirliği’nde Ersun Yanal ile birlikte yıldızı parlayan Okan Koç’a teklif götürdü. Kurt başkan İlhan Cavcav, Okan Koç için Beşiktaş’ı oldukça zorladı ve nihayet 3 futbolcu artı bir miktar para karşılığında geleceğin yıldızı olarak gösterilen Okan Koç’u Beşiktaş’a verdi. Fakat bir geleceğin yıldızı gelirken “diğer” geleceğin yıldızı gidiyordu. Gençler’e giden 3 futbolcudan biri Ali Öztürk’tü.

Okan Koç, Beşiktaş’ta beklenen faydayı gösteremedi. Otoriteler büyük bir hayal kırıklığı içerisindeydi. Ali Öztürk ise Gençlerbirliği’nde Beşiktaş’tan daha çok göz önündeydi. Hala, bir yıldız olamadıysa da yıldız adaylığı gittikçe büyümekteydi.

Derken, 2 Şubat 2005 tarihinde Asya’daki depremzedeler için bir yardım maçı düzenledi Türkiye Futbol Federasyonu. Bu yardım maçında, yerliler karması ile yabancılar karması karşılaşacaktı. Yerliler karmasının teknik direktörlüğünü, Gençlerbirliği ile UEFA Kupası’nda büyük başarılara imza atan ve bunun mükâfatı olarak ulusal takım teknik direktörlüğüne getirilen Ersun Yanal yapacaktı. Yanal’ın o maç için seçtiği kadro şu şekildeydi;

Süper Lig Karması
Rüştü Reçber, Ümit Özat (Fenerbahçe), Bülent Korkmaz, Cafercan Aksu (Galatasaray), Fatih Tekke (Trabzonspor), Serhat Gürpınar (Denizlispor), Tayfur Havutçu, Ramazan Kurşunlu (Beşiktaş), Kürşat Duymuş (Çaykur Rizespor), Mert Korkmaz (Malatyaspor), Erhan Namlı (Gaziantepspor), Ümit Bozkurt, Ali Öztürk (Gençlerbirliği), Yasin Çelik (Konyaspor), Serkan Aykut (Samsunspor), Saffet Akyüz (Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor), Burhan Saatçioğlu (Diyarbakırspor), Hakan Kutlu (Ankaragücü), Saffet Akbaş (İstanbulspor), Serkan Damla, İlhan Parlak (Kayserispor), Muzaffer Bilazer (Akçaabat Sebatspor), Mesut Ünal (Sakaryaspor)

İşte bu karşılaşmada ikinci yarıda Erhan Namlı’nın yerine oyuna giren ve 7-7 biten oyunda 4 gole imza atan Ali Öztürk, bir anda herkesin gözdesi oluyordu. Tüm medya, bu kısa boylu, çevik ve son derece yetenekli futbolcuyu konuşmaya başlamıştı. Herkes, büyük bir yıldız kazanılacağından emindi artık!

Tüm bu referanslarına rağmen Ali Öztürk, Gençlerbirliği’nde umduğu forma şansını bulamadı. Önce Mardinspor’a kiralandı fakat ortama ayak uyduramayarak Ankara’ya geri döndü. Mardin tecrübesinin ardından yolu, Mersin İdman Yurdu’na düştü. İdman Yurdu’nda iyi maçlar çıkartmış olsa da sakatlıklar sebebiyle bir türlü tam formuna ulaşamadı ve kiralık sözleşmesi bitince yeniden Ankara yollarını tuttu. Fakat hala oynatılmıyordu. Ali Öztürk bu konuda sitem dolu açıklamalar yaptı ve İlhan Cavcav’ın şahsi-ticari ilişkileri sebebiyle oynatılmadığını öne sürdü.

Bozüyükspor, TFF 2. lige yükseldiği ilk sezonda Sakaryaspor’dan Mehmet Akyüz adında bir futbolcu transfer etmişti. Akyüz, muhteşem maçlar çıkartıyordu. Bir İnegölspor maçında, İlhan Cavcav onu canlı izlemek üzere Bozüyük Şehir Stadyumu’na misafir olmuştu. Bozüyükspor’un 4-2 kazandığı maçta, Mehmet hem goller attı hem de asist yaptı. Tek kelimeyle mükemmel oynadı. İlhan Cavcav’ı canlı canlı gördüğüm bu günün ardından Mehmet Akyüz, Gençlerbirliği’nin yolunu tuttu. Onun karşılığında genç kaleci Şener Özcan ve Ali Öztürk Bozüyükspor’a kiralandı.

Şener Özcan’ın Bozüyük günleri kısa sürdü fakat Ali Öztürk’ün bonservisi de alınınca Bozüyükspor’la hatırlanan bir oyuncu haline geldi. Ali, tam olarak 2 yıldır Bozüyükspor forması giyiyor. Transferinin gerçekleştiği 2007-2008 sezonunun ikinci yarısında muhteşem maçlar çıkartmıştı fakat 1,5 senedir sakatlıkları sebebiyle pek fazla etkili olduğunu söyleyemeyiz.

1986 doğumlu yani henüz 23 yaşında olan Ali için hiçbir şey bitmiş değil. Yeniden eski günlerine dönmesi sadece kendi ellerinde. Çünkü çok yetenekli bir futbolcu fakat onu kullanmayı maalesef beceremiyor. Ali Öztürk, Sinan Vardar’a olan borç karşılığında Beşiktaş’a verilmese herşey daha farklı olacaktı belki de.


Türk futbolu, yıldız yaratmaktan ziyade yıldız yitirmekle nam salmıştır. Tarık Daşgün, Okan Koç gibi örnekleri gözüm kapalı çoğaltabilirim. Bugün bahsedeceğim futbolcu, Okan Yılmaz.

Onu şöyle tanıtayım sizlere; Mehmet Yıldız’ın gücünü ve yere sağlam basışını düşünün, işte bu düşündüklerinizin üstüne Oktay Derelioğlu ya da Cenk İşler bitiriciliği ekleyin. Karşınızda Okan Yılmaz.

Bursa doğumlu olan Okan Yılmaz, kariyerinin ilk parlayışını ilçe takımı İnegölspor’da gerçekleştirmiş. 4 gol birden attığı bir maçı izleyen Çanakkale Dardanelspor yöneticileri, Okan’ı tam alıyorlarmış ki devreye medyanın attığı pasla Bursaspor girmiş.

Bursa’da yaşayan ve yerel basını biraz takip edenler bilirler. Bursa medyasının en büyük çekisi, Bursa doğumlu olup futbol hayatını başka şehirlerde sürdürenlerdir. Tigana dönemindeki fırtına gibi olmasa da rüzgar gibi esen Gökhan Güleç hakkında bu hayıflanmaları çok duymuştum.

İşte Okan Yılmaz da böyle bir hayıflanma sayesinde Bursa’da kalmış. 2. ligde hatrı sayılır ün yapan Okan’ı Dardanel’e kaptırmak istemeyen yönetim kurulu, hemen devreye girmiş ve işi bitirmiş. Oysa, Okan Yılmaz Çanakkale’ye gitmek için bavullarını topluyormuş artık. 4 saatlik bir yolculuk yapacakken İnegöl’den Bursa’ya yarım saat, bilemedin 45 dakikalık bir yola çıkmış.

Sonunu saymazsak çok güzel bir Bursa macerası yaşadı Okan Yılmaz. 2 kez -o zamanki adı farklı olan- Turkcell Super Lig’de gol kralı oldu. 1 kez de -yine adı farklı olan- Bank Asya 1. Lig’de krallığa yükseldi.

Bursaspor’un efsanevi Intertoto günlerinde yoktu belki de ama Baliç ve Ercüment Şahin’den sonra Bursa şehrinin en önemli gol ayağı olmuştu artık. Bursaspor kötü gidiyor ve ligde zar zor kalıyordu. O, buna rağmen gol krallığını kimselere bırakmıyordu. “Kimseler” deyip geçmeme bakmayın Nouma, Jardel, Hami, Revivo, Fatih Tekke, Serkan Aykut, Coşkun Birdal, Ümit Karan, Kona, Cenk İşler ve Hasan Özer gibi santrforları geride bırakıyordu 2000-2001 sezonunda zirveye ulaştığında.

İşte tam bu tarih Okan Yılmaz için bir kırılma noktası oluşturdu. Jardel, Nouma ve Kenneth Anderson gibi santrforları izlemek için bakışlarını Türkiye’ye çeviren Avrupalılar, bir anda Okan Yılmaz ismi ile karşılaştı. Haliyle teklifler aldı yürüdü!

Tam bu noktada Marseille devreye girdi ve Okan Yılmaz’ın transferini bitirdi, en azından bitirdiğini zannetti. Fransa’ya Türkiye’den 5 menajerle giden Okan Yılmaz ve ekibine orada 2 menajer daha dahil olmuştu. Toplam 7 menajer masaya oturdular ve anlaştılar. Derken sözleşmenin bozulduğu haberleri ulaştı bizlere; kimi Okan Yılmaz bozdu dedi, kimi de menajerlerin fazla para istemesi işi yokuşa sürdü diye görüş belirtti. Fakat gerçek olan birşey vardı ki Okan Yılmaz, çok büyük bir fırsatı tepmişti.

Derken, 30 bin Dolar tazminatla Bursaspor’a geri döndü Okan. Bursaspor için zor günler başlamıştı. Ligde zor zahmet ilerliyorlardı fakat buna rağmen Okan Yılmaz yine formundaydı. Beşiktaş’ın şampiyon olduğu 2002-2003 sezonunda Okan Yılmaz, 24 gol atarak en yakın rakibi Necati Ateş’in 5 gol önünde gol kralı oluyordu.

Ertesi sezon büyük umutlarla başladı sezona Bursaspor. Hagi teknik direktörlüğe getirilmişti fakat işler istendiği gibi gitmedi. Hagi’yle yollar ayrıldı, klasik görüntüler yaşandı ve son 5 hafta Beşiktaş’la Bursaspor’un arasına giren kara kedi ortaya çıktı ve Bursaspor küme düştü. Okan Yılmaz da bir alt ligdeydi artık.

Herkes Okan’ın ayrılacağını düşünüyordu fakat o kendisine “küme düşme” cezası vermişti. Bir sene daha Bursaspor’da oynadı ve 2. Lig A Kategorisi gol krallığını başarıları hanesine yazdırdı. Fakat taraftarla arası bozulmuştu artık. Onu hedef alan tezahüratlar yapılıyor, tribünlerde siyah pankartlar açılıyordu. Bursaspor’da son maçını oynarken tribünlere şöyle bir baktı ve “ayrılma zamanım artık gelmiş” dedi. 100’ler kulübüne girdiği Bursaspor defteri bir daha açılmamak üzere kapanmıştı Okan Yılmaz için.

Bursaspor’dan sonra Malatyaspor’un yolunu tuttu Okan Yılmaz. Daha birkaç sezon önce Marseille tarafından istenen hatta ön sözleşme yapılan futbolcu, sıradanlığa doğru adımlarını gittikçe hızlandırıyordu artık.

Malatya’da ardından Konya’da sonrasında Sakarya, Diyarbakır ve Ordu’da şansını denedi fakat hiçbir yerde mutlu dolayısıyla başarılı olamadı. Artık kapı kapı geziyordu tabiri caizse.

Ve bir gün, menajerin biri çaldı kapısını. Gümülcine’ye gelir misin diye sordu. Okan Yılmaz önce şaşırdı fakat sonra birkaç yıl önce kurduğu Avrupa düşleri geldi aklına. Bu kez Fransa’ya değil ama başka bir Akdeniz ülkesine gidiyordu, Ege’nin karşı tarafında Türklerin çoğunlukta olduğu bir yere, Gümülcine’ye. Tarihinde ilk kez Yunanistan Super Ligi’ne çıkan Panthrakikos F.C’de oynayacaktı artık.

Gümülcine macerası da pek iyi geçmedi ne yazık ki! Şansı dönmüştü bir kere ve ne yapsa olmuyordu. Soluğu yine Türkiye’de aldı ve Vanspor’un yeni hali Belediye Vanspor’a transfer oldu. Belediye Vanspor’da yalnız 3 gol atabilen Okan, bu sezon başında İstanbul’da oturan çoğu kişinin bilmediği İstanbul köyü Tepecikspor’a transfer oldu. Sarıyer’e karşı olmak üzere yalnızca 1 gol atabildi.

Okan Yılmaz’ın hayatını etkileyen iki kırılma noktası var. Biri Marseille olayı, zaten yukarıda yazmıştık. Diğeri de Şenol Güneş yönetiminde çok güzel bir futbol oynayarak 3. olan milli takımımızın Konfederasyon Kupası macerası. Marc-Vivien Foé’nin hayata gözlerini yumduğu andan birkaç saat sonra oynanan karşılaşmada 3-2 yenik durumdayız Fransa karşısında ve son dakikalarda penaltı kazanıyoruz. Topun gerisinde, turnuvanın formda ismi Okan Yılmaz. Fakat sonuç hüsran; penaltı kaçıyor, finale kalamıyoruz. Kötü başlayan gün, kötü sona eriyor.

Hüzünlü bir hikayesi var Okan Yılmaz’ın fakat henüz 31 yaşında. Önünde en az 3 yılı var. Çok zor ama belki birşeyler değişebilir kariyerinde. Eski günlerine, gol krallığı yaşadığı sezonlara dönemese de daha üst liglerde futbol hayatını noktalayabilir. Umarım, bugün meşhur olan hiçbir futbolcumuz, böyle bir son yaşamaz. Yitirilen yıldızların son örneklerinden biri olur Okan Yılmaz.

*Bu yazının fikrini veren muyek ve istihbarat desteği sağlayan emosimo‘ya teşekkürler! Okan Yılmaz hakkında daha birçok bilgiye ulaşabileceğiniz röportaj şurada ikamet etmekte!

TV’de TFF 2. Lig

Yayınlandı: Ekim 24, 2009 / TFF 2. Lig, TV Yayınları


Taktiksel olarak doyuma tam anlamıyla ulaşmamış fakat TSL’den daha bir amatör ruha sahip maçlar seyretmek ister misiniz? O zaman, sizi şöyle alalım;

GÖZTEPE A.Ş – TEPECİKSPOR A.Ş

25 Ekim Pazar/13.30
Yeni Asır Tv

*Bu listeleri her hafta yayınlamayı düşünüyorum, sizlerin de desteğini bekliyorum. Bildiğiniz bölgesel yayınları yollarsanız burada paylaşalım. Bu konuda ilk pası atan Göztepemiz.net‘e teşekkürler!


Madem alt liglerden bu kadar çok bahsettik artık oralara da eğilmek lazım biraz. TFF 2. ligle ilgim daha ziyade 1. grupla sınırlı. Bu sebeple yalnızca TFF 2. lig 1. grup maçlarını yorumlamaya çalışacağım burada. Lafı fazla uzatmadan başlayalım;

Yalovaspor, Körfez BLD. Spor’u deplasmanda 2-3 yendi ve çok önemli bir galibiyete imza attı. Geçen sezon lige fırtına gibi giren Körfez, yükselme grubuna hiç zorlanmadan çıkmayı başarmıştı. Bu maçta TSL’den tanıdığımız Mustafa Şahintürk ve Ümit Aydın forma giymemiş ve forumlarda, Körfez’in çok kötü bir futbol sergilediği konuşuluyor. Yalova’daysa Tunahan maçın yıldızı olmuş ve 1 de gol atmış. Körfez için bu sezon zor geçecek gibi gözüküyor fakat yine de güçlü bir takım olduklarını belirtelim.

Haftanın bir diğer maçında Telekomspor, kendi sahasında Tavşanlı Linyitspor’u 1-0 yendi. Maçın tek golü, 83. dakikada Önder’den gelmiş. Telekomspor, geçtiğimiz hafta da Yalovaspor’u deplasmanda yenmişti. Ayrıca, golü atan Önder bir de penaltı kaçırmış. Telekom, bu sezon oldukça iddialı gibi. Türk Telekomspor hakkında haftaya daha detaylı şeyler yazacağım.

Bir sezonluk Bank Asya yolculuğunun ardından TFF 2. lige geri dönen Güngören BLD. Spor, geçtiğimiz haftaki beraberlikten sonra bugün 3-0’lık bir galibiyetle yine iddialı olduğunu gösterdi. Taraftarı da yeniden Bank Asya’ya dönecekleri konusunda oldukça umutlu zaten. Güngören’in aldığı farklı skorda, henüz 1. dakikada buldukları golün etkisini unutmamak lazım elbette. Bir de Gebzespor cephesinde lisans problemleri olduğu konuşuluyor, ne kadarı halledildi bilemiyorum ama onun da etkisi hissedilmiş olacak.

Şu ligde ismini en çok sevdiğim takımlardan olan Beykozspor 1908, Pendikspor’u deplasmanda 0-1’le geçmiş. İlk haftayı bay geçen Beykoz, hafta arasında Tepecik BLD’yi eleyerek Türkiye Kupası’nda bir üst tura yükselmişti. Geçtiğimiz hafta canlı seyrettiğim Pendik, Bozüyükspor’u 1-4 yenmenin büyüsünden kurtulamamış herhalde. Bozüyükspor kalecisinin kötü oyunu ve 46. dakikada takımın 10 kişi kalmasıyla gelen fark, Pendikspor’u fena halde yanıltmış. Pendik kötü bir takım değil ama ne yapabileceklerini görmek için 3-4 hafta daha beklemek gerek.

Ve gelelim gecenin son maçına. Taraftarı olduğum Bozüyükspor, Sakaryaspor’u deplasmanda 1-2 yendi ve geçtiğimiz haftaki 1-4’lük skoru telafi etti. TFF 2. lig, çorba kıvamında bir lig. Öyle ki bir hafta önce 6 yiyen takım, bir hafta sonra 6 atabilir. Bozüyükspor, geçtiğimiz hafta kaleci sıkıntıntısından çok çekmişti. Bugünse geçtiğimiz hafta oynamayan kalecisi Neşet’in ekstra performansıyla maçı kazanmış. Sakaryaspor’da da kalecinin çok kötü oynadığı söyleniyor ama tam bir bilgi sahibi değilim malesef. Sakaryaspor, borçları yüzünden çok zor günler geçiriyor ve onların da en büyük derdi lisans sorunuydu birkaç güne kadar. Özellikle ikinci yarıda Sakaryaspor’un çok etkili olduğu konuşuluyor forumlarda ama kaleci Neşet’i bir türlü geçememişler. Bozüyükspor’da Serkan Merç’in oldukça etkili olduğunu ve bir de gol attığını yazmadan geçmeyelim. Yazının sonuna bir de uyarı sıkıştıralım; Sakaryaspor, borçlarından bir şekilde kurtulamazsa daha önce Göztepe ve Aydınspor gibi efsanelerin yaşadığı mutlak sona koşarak gidecek. Söylemesi ve hatırlatması!

Fotoğraf: Tribün Dergi

"Batman" Sarıyer’de

Yayınlandı: Eylül 3, 2009 / Coşkun Birdal, Sarıyer, TFF 2. Lig


Coşkun Birdal yani nam-ı diğer “Batman”, yeni bir operasyon için İstanbul’a geliyor. Son yıllarda hangi Bank Asya takımına gitse TSL’ye çıkartan Coşkun, şimdi de TFF 2. Lig’den Bank Asya’ya yükseliş yollarını deneyecek.

Transfer döneminin son günlerinde TFF 2. Lig 2. grup takımı Sarıyer’le anlaşan Coşkun, yeni takımında Can Cumhur Bozacı, Göksel Akıncı ve Ender Alkan gibi TSL efsanesi futbolcularla kader arkadaşlığı yapacak.

Geçtiğimiz sezonlarda Bozüyükspor’la aynı grupta olan ve birkaç kez seyretme olanağı bulduğum Sarıyer, seyrinin en doyulmaz olduğu zamanda 2. gruba geçmiş ve artık orayı şenlendirecek. Mevcut durum öyle gösteriyor ki Sarıyer, 2010-2011 sezonunda Bank Asya’da olacak.

Bozüyükspor 2009-2010

Yayınlandı: Ağustos 30, 2009 / Bozüyükspor, TFF 2. Lig


Yarın, TFF 2. Lig start alıyor. Ve böylelikle biz de Bozüyükspor yazılarımıza başlıyoruz. Bank Asya’dan aşağısı için transfer dönemi, tam bir keşmekeş oluyor. Gelenlerle gidenleri ayırt edebilmek, anlayabilmek için apayrı bir çalışma yapmak gerekiyor.

Bilecik ilinin sportif anlamda tek profesyonel kulübü olan Bozüyükspor, geçtiğimiz sezon sonunda teknik direktör Mustafa Serin’le yollarını ayırdı ve göreve, yalnızca 1 sezon Bozüyük’te oynamasına rağmen çok sevilen, Kocaelispor’un eski stoperi Faruk Sarman’ı getirdi. Bu, Faruk Sarman’ın ilk teknik adamlık deneyimi olacak aynı zamanda.

Bozüyükspor’un bu sezonki en büyük transferi, Bozüyük doğumlu en önemli sporculardan Halit Köprülü oldu. Futbola başladığı günlerde, Bozüyük ahalisinden oldukça ilgi gören ve kilometrelerce uzaktan da olsa desteklenen Halit, İBB, Gaziantepspor, Diyarbakırspor, Elazığspor, Alanyaspor, Karşıyaka ve Adanaspor maceralarından sonra yuvasına döndü. Son durumunu, “Anadolu’dan Futbol” Hüseyin’e sorsak çok iyi olacak. Gerçi Adanaspor’u pek sevmez ama!

Bozüyükspor’un bir diğer ilginç transferi geçtiğimiz yıllarda, Bozüyük-İnegöl maçlarından hatırlanan Kemal oldu. İnegöl yıllarında Bozüyüklü taraftarlarca pek sevilmeyen Kemal, Bozüyük’te faydalı olacak gibi gözüküyor. Çünkü, bu tür polemiklerle transfer edilen futbolcuların iş yapmamaları çok az görülen bir şey.

Son olarak, Nedim Vatansever’in Bozüyükspor kadrosuna dahil olduğunu duydum. Geçtiğimiz sezon Alanyaspor formasıyla 15 gol atan Nedim, bu 15 golün içerisine Gençlerbirliği, Sivasspor ve Manisaspor gollerini de sıkıştırmış.

Aslına bakarsanız, sezon öncesinde pek fazla ümidim yoktu Bozüyükspor’dan. Fakat, Faruk’un teknik direktörlüğe getirilmesiyle bir ümit doğdu tüm taraftarın içine. Geçtiğimiz hafta oynanan Oyak Renault hazırlık maçıyla ümitler yine biraz törpülendi ama bu sezon için iştahım azalmadı. Grupta Sakaryaspor, Güngören BLD. Spor, Sarıyer ve Pendik gibi rakipler var. Yarınki maç Pendik’le oynanacak. Pendik’in yaz döneminde ne yaptığını hiç bilmiyorum ama Bozüyükspor antremanlarından gördüğüm kadarıyla takıma neşe hakim. Yarın, Bozüyükspor galip gelecek diye doğuyor içime. Hafta içinde, maçı ayrıca yazmak istiyorum!


Onur Bayramoğlu‘ndan sonra yöresel bir yıldızı daha sizlere tanıtmak istedim. Malum, ekstra play-off maçları hariç TFF 2. Lig maçları sona erdi. Son haftaya dek inanılmaz bir kümede kalma yarışının yaşandığı 1. grupta Bozüyükspor, sondan bir önceki hafta Dardanel’le 0-0 berabere kalarak ligde kalmayı başardı ayrıca bu sonuçla Dardanel, ekstra play-off biletini kaptı.

Gelelim yıldızımıza; Ahmet İlhan Özek. O da tıpkı Onur Bayramoğlu gibi bu sezon Bozüyükspor kadrosuna dahil oldu. Transferini duyduktan sonra ilk tepkim “aman, bu da kimmiş!” olmuştu. Fakat, Ahmet özellikle ikinci devredeki performansıyla bu lafımı ağzıma tıktı. Biliyorsunuz, böyle laf yemeyi çok severim.

1988 Aydın doğumlu Ahmet İlhan, forvet, forvet arkası fakat daha ziyade sağ kanatta forma giyiyor. Aslına bakarsanız onu sol kanata çekmek de son derece mümkün ve orada da ekstra katkılar yaptığını gördüm.

Ahmet Bozüyükspor’da sezona, özel maçta Eskişehirspor’a attığı golle başladı. Bozüyük’e Anadolu Üniversitesispor’dan transfer olan Ahmet için bu golün anlamı çok büyüktü. O maçta Eskişehirspor’un kalesini Ivesa’nın sakatlığında kaleyi kapan Sinan Ören koruyordu.

Ahmet İlhan’ın en büyük özelliği, hızı ve adam eksiltebilme yeteneği. Hani, PES’te topu Messi’ye verir ve kanatlardan akarsınız ya işte Ahmet, aynı şeyi gerçek hayatta da yapabiliyor. Hırsı ve mücadeleyi asla bırakmaması, onun en büyük artısı.

Örneğin bir Bugsaş maçı hatırlıyorum; Bozüyükspor, rakibine karşı hiç de iyi oynamıyordu ki sahneye o çıktı. Sağ kanattan iki defa sıfıra inen Ahmet, öyle güzel ortalar yaptı ki topu ağlarla buluşturan isimler otomatikman devre dışı kaldı. Bozüyükspor, bu iki ekstra performansla o maçı kazanmıştı. Bugsaş’ın kıl payı ligde kaldığını ayrıca hatırlatalım.

Futbolla yakından ilgili olanlar, Bozüyükspor’u tanısın tanımasın Onur Bayramoğlu’nu biliyorlardı fakat Ahmet, onun kadar gündeme gelemedi. Gerek geç açılmış gerekse de Onur’dan 2 yaş büyük olması bunda etkili.

Ahmet’in sözleşmesi de tıpkı Onur gibi 2011’de sona erecek. Onur’un transfer sezonunda TSL’ye gitmesi yüksek bir ihtimal gibi görünüyor fakat öyle zannediyorum ki Ahmet, bir sezon daha Bozüyük’te oynayacaktır. Bence, takip listenize Ahmet İlhan Özek ismini de ekleyin.

*Fotoğraflar, mercekle bakılacak derecede küçük oldu; ancak bunları bulabildim, kusura bakmayın!


Pazar günü benim için inanılmaz hareketli geçti. Genelde çok hareketli bir insan olmadığım için hiperaktif olanlara bu inanılmaz sıfatı uçuk gelebilir ama yine de öyle diyelim. Aslında pazar günüyle ilgili ilk şoku hafta içerisinde yaşamıştım; pazar günkü Bozüyük-Sarıyer maçının saat 15:30’da olduğunu öğrenmiştim yani Eskişehirspor-Beşiktaş maçı kaçıyordu ve bu maça da yorum yazmam gerekliydi.

Aslına bakarsanız pazar günüyle ilgili ilk amacım Eskişehirspor-Beşiktaş maçına gitmekti. Fakat 50 TL’lik bilet fiyatlarını görünce hem dudağım hem de cüzdanım uçukladı. 50 TL’yi bulurdum ama ertesi hafta, baya bir sıkıntılı geçerdi.

Neyse, bu koşuşturma içerisinde Eskişehirspor-Beşiktaş maçına gitmemeye karar verdim. Pazar günü civarda çok kötü bir hava olması beni ayrıca mutlu ediyordu. Saat 15:00’e doğru Bozüyükspor-Sarıyer maçına gitmek üzere evden çıktım. Kombinem cepte, stad kapısına doğru yol almıştım ki bu sezon genellikle yaşadığım bir sıkıntıyı tekrar yaşadım; özel güvenlik. TSL’de izlediğim hiçbir maçta bu kadar çok arandığımı hatırlamıyorum; aranmadık ne bacaklarım kaldı ne de koltuğa yaymak için getirdiğim eski bir güne ait gazete.

Eve dönüş için fotoğraf makineme zulaladığım dolmuş paramı özel güvenlikçilerden “kaçırma”yı başardıktan sonra stadyuma girebildim. Skor tahtası 5. dakikayı gösterirken yeşil sahaya ilk bakışımı atmıştım. Genellikle sinemaya yalnız giderken yaşadığım iç sıkıntısını tekrar fakat stadyumda yaşayarak sessizce bir koltuğa kıvrıldım. Neyse ki birkaç dakika sonra etraf tanıdık yüzlerle dolmuştu.

Sahada dikkatimi ilk çeken, Sarıyer’in taraftarıyla gelmesi oldu. Konuk takıma ayrılan “koltuksuz” kısım ağzına dek doluydu ve hakkını verelim ki takımlarını iyi desteklediler. Bozüyükspor’un taraftar grubu “Hergele”yse şeref tribününün sağ tarafında yani her zamanki yerinde konuşlanmıştı.

Daha maça ısınamamıştım ki Yasin Sülün’ü Sarıyer formasıyla sahada gördüm. Kıvırcık saçları ve enteresan koşuşu gözlerden uzak olduğu zamanlarda Yasin’in eski günlerinden hiçbir şey kaybetmediğini gösteriyordu. Sahadaki diğer TSL geçmişli futbolcularsa; Bozüyükspor’dan kaleci Mehmet Bölükbaşı, açık Soner Ergençay, forvet Seydihan Başlantı ve Sarıyer’den forvet Ferdi Tatlı’ydı.

Hazır söz Seydihan’dan açılmışken onun hakkında birşeyler karalamak gerekir. FM ya da eski adıyla CM’nin dediklerine inananlardanım ama Seydihan, Rize’ye transfer olduğu zamanlarda 20’lik puan düzleminin iyi, gelecek vaad eden futbolcularındandı. Pazar günkü maça göre FM notu vermem istense malesef eksileri “bile” görebiliriz.

Bu kadar ballandıra ballandıra anlatmama bakmayın maçın yalnızca ilk devresini seyredebildim. Sonra zamanla yarışarak Eskişehirspor-Beşiktaş maçını izlemeye koştum. Ama pazar günü, bana bir devre de yetti. Bozüyükspor nasıldı diyenler elbet olacaktır, söyleyeyim; felaket değildi ama iyi de değildi yani idare etti. Fakat Bozüyük teknik kulübesi öyle gergindi ki bir an kıyametin az sonra kopacağına dair bilgi edindiklerini zannettim. Nitekim hakem de bunu görmüş olmalı ki önce yedek kulübesine gelip hal-hatır sordu sonra da yardımcı antrenörü saha kenarına gönderdi. İlk yarı 0-0 sona ermişti; eve gidince maçı internetten takip ettim, sonuç 1-1’di.

Ligin bitimine 3 hafta kala bu sonuç Bozüyükspor’u rahatlatmadı hatta daha da ateş hattına soktu. Bugüne kadar beğendiğim teknik heyet de pazar günü gözümden düşmek üzere sarsıldı. Tamam, gergin olabilirsiniz ama genç milli Onur’u neden oynatmadığınızı sormak taraftarın “doğru” olmasa da “doğal” hakkıdır. Onlara cevap verirken taraftara tavır almak ve Onur’u yedek kulübesinden tutup sakat olduğunu belgelemek çok da şık olmadı.

Bir alt lig maçını da işte böyle tamamladık. Pazar gününün diğer maçlarından Eskişehirspor-Beşiktaş maçını zaten geçmiş “post”larda görmüşsünüzdür. Yalnızca ilk devresi izlenmiş bir maçın hikayesi de ancak bu kadar uzatılabilirdi zaten. Fotoğraflardaki “kalite”sizlikten dolayı da bir özür borcum olmalı. Tüm bunlara rağmen umarım keyif almışsınızdır.


Uzun zamandır TFF 2. ligle ilgili bir yazı yazmamıştım. Bunda benim de uzun zamandır maça gidememem etkiliydi. Ben yazmadığım süre içerisinde TFF 2. lig 1. grup tam anlamıyla cadı kazanına dönüştü.

Örneğin takımım Bozüyükspor, 4 haftadır galibiyet yüzü göremiyor, son galibiyeti benim de seyrettiğim maçta almışlardı ondan beri galibiyet, pazar günkü maça kadar da gol yoktu.

2. ligde bu yıl son sıradaki 3 takım küme düşecek. Bu, geçen yıl ve önceki yıllarda 2’ydi. 9 takım olan grupta son sıradaki 3 takım, 3. ligin yolunu tutarken lider, ekstra play-off’lara gidecek.

Bozüyükspor’un bu düşüşü galip geldiği son maçlarda da belliydi. Tek gollü ve ölü toplarla tehlike yaratılan maçlar, bu düşüşü ayan beyan gösteriyordu. Bu düşüşte en büyük neden, Deniz Kolgu’nun takımdan yollanması oldu. İlerleyen yaşına rağmen özellikle ölü toplarda büyük bir etkinlik yaratan Deniz, ayrılışıyla hem kendini hem de Bozüyükspor’u bitirdi bir bakıma.

Bozüyük’ün şu sıralardaki kazancı, bir zamanların en büyük yıldız adaylarından biri olarak gösterilen Ali Öztürk’ün takıma dönüşü oldu. Geçen yıl son maça kadar kovalanan liderlik yarışında Ali’nin payı çok çok büyüktü. Bu sezon yaşadığı ciddi sakatlık, orta sahadan Deniz’in de yollanmasıyla apayrı bir ciddiyet kazandı.

Grupta havlu atan tek takım, Galatasaray’ın pilot takımı Beylerbeyi oldu. Sezonun başından beri istikrarsız performans gösteren Beylerbeyi, altıncı sıradaki takımdan 9 puan geride. Yani ligde kalabilmesi için büyük bir mucize gerekli.

8. sıradaki Darıca Gençlerbirliği de bu haftaya kadar havlu atmış görünüyordu fakat Bozüyük’ten aldıkları galibiyet umutlarını biraz olsun arttırdı ama işleri hala çok zor görünüyor.

Grupta 2. sıradaki takım Sarıyer, 46 puanda; 6. Gebzespor’un puanıysa 44. Yani 2’den 6’ya kadar herkes küme düşme hattında. Dardanelspor’sa 51 puanla zirvede rahatlamış gözüküyor. Şu anki görünüme göre “ekstra play-off”a gidecek takım, Çanakkale Dardanel olacak. Bu gruptan çıkan takımların Bank Asya’ya rahat çıktıklarını da unutmamak gerekli, Güngören Belediyespor da geçen yıl aynı yollardan geçmişti.

Grupta artık son düzlüğe giriyoruz. Küme düşme hattı, inanılmaz derecede yoğun. Utanmasa Çanakkale Dardanelspor bile 3. lige gidebilir. Geride kalan maçlar, tüm takımları özellikle 3. lige düşme korkusu sebebiyle tir tir titretecek.